full ne demek?

bol

yıkayıp çektirmek

tok

tam

son

öz

meşgul

geniş

etine dolgun

elinden gelenin en iyisi

doluluk

dolu

dolu şey

balıketi

adv.doğrudan:adj.dolu

adv.doğrudan:adj.dolu,tam dolu

dolu; dolu, kalabalik; tam, tamam, tüm; doymus, tok; (giysi) gevsek, bol; en çok, en yüksek, en fazla, maksimum; (of ile) yalnizca -i düsünen, -den baska sey düsünmeyen, -le dopdolu; yuvarlak, toparlak; dopdolu, taskin, coskun,dogruca, dogrudan, direkt ol

s. 1. (of) (ile) dolu: The glass was full. Bardak doluydu. The glass was full of water. Bardak suyla doluydu. 2. tam: full member tam üye. a full hour tam bir saat. 3. doymuş, karnı tok. 4. bol (giysi). 5. dolgun.

(V.)
[fʊl]
yıkayıp çektirmek, yıkayıp büzmek

(N.)
[fʊl]
doluluk, dolu şey, son had

(ADJ.)
[fʊl]
dolu, tam, tok, etine dolgun, balıketi, bol, geniş, meşgul, öz, elinden gelenin en iyisi, son

Mühendislik Terimleri

v. clean and thicken fabric during the manufacturing process

n. quality of being full, completeness

adv. straight, directly; very; completely, entirely

adj. holding its complete capacity; complete; abundant; well-stocked; satiated (i.e. hunger); large; engrossed, occupied