on ne demek? on nedir? on anlamı - nedemek.org

Türkçe  Türkçe » Türkçe Türkçe
    • Türkçe

      on

      Türkçe

      isim
       
      1 .    Dokuzdan bir artık.  
      2 .  isim  Dokuzdan sonra gelen sayının adı ve bu sayıyı gösteren rakam: 10, X.


         

      Atasözü, deyim ve birleşik fiiller

      on (defa veya kere)
      (birini) on paralık etmek
      on para on aslanın ağzında
      on paraya on takla (veya taklak) atar
      on parmağı boğazında olmak
      on parmağında on hüner (veya marifet) olmak
      on parmağında on kara
      on (veya beş) para etmez  

      Birleşik Sözler

      on altılık
      on ayaklılar
      onbaşı
      onbeşli
      on binlerce
      on binlik
      onbiraylık
      ondörtlük
      onikiparmak bağırsağı
      on iki telli
      on milyonluk
      on paralık
      on parasız      

    • Türkçe

      Divanü Lügatit-Türk


      sayıda on

    • Türkçe

      Güncel Türkçe Sözlük


      a. 1. Dokuzdan sonra gelen sayının adı. 2. Bu sayıyı gösteren 10 ve X rakamlarının adı. 3. sf. Dokuzdan bir artık.

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      Uzun süre ekilmeyip sertleşen bakımsız toprak.

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      Yüz : Bu kumaşın tersi onu birdir.

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      Kazanç : Bu işin hiç onuyokki.

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      Gelişme, büyüme.

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      < ET on: sayıda on. || om (bir) || un

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      On// ayun ondordi: dolunay

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      Sağ.

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      Çok, bol, verimli.

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      Boş.

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      Olgun: Sizin armut çok on.

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      Çok, bol

    • Türkçe

      ön

      Türkçe

      isim
       
      1 .    Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı:
             "Beş on kişi, köşkün önünde toplandık."- M. Ş. Esendal.  
      2 .    Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı:
             "Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim."- B. Felek.  
      3 .    Bir kimsenin ilerisi:
             "Bir aralık önümüzden şarkı sesleri geldi."- S. F. Abasıyanık.  
      4 .    Yakın gelecek zaman.  
      5 .    Giyeceklerin genellikle göğsü örten bölümü:
             "Uçuk siyah renkli çarşaf pelerinin önü açık."- P. Safa.  
      6 .  sıfat  Benzerler arasında bakılan veya gidilen yönde olan:
             "Ben, Anafartalar'da Mustafa Kemal'in bulunduğu en ön siperlerde de kurşun attım."- A. Gündüz.  
      7 .    Bazı kelimelerin başına getirilerek kelimenin anlamına "önce olan" veya "ilk kavramı" katar.  
      8 .    Civar, yöre.


         

      Atasözü, deyim ve birleşik fiiller

      önde gelmek
      öne almak (veya alınmak)
      öne düşmek
      öne sermek
      öne sürmek
      önü alınmak
      önünde ardında gidilmez
      önüne arkasına bakmadan
      önüne bakmak
      önüne bir kemik atmak
      önüne çıkmak
      önüne dikilmek
      önüne düşmek
      önüne geçmek
      önüne gelen
      önüne geleni kapar, ardına geleni teper
      önüne katmak
      (bir şeyin) önünü almak
      önünü ardını düşünmemek
      önünü kesmek  

      Birleşik Sözler

      ön ad
      ön alım
      ön avurt
      önayak
      ön ayak
      ön belirti
      ön bilgi
      ön bilim
      ön çalışma
      ön damak
      ön denetim
      ön deyi
      ön deyiş
      ön ek
      ön eleme
      ön göğüs
      öngörü
      ön gün
      ön kayıt
      ön kol
      ön koşul
      ön lisans
      ön oda
      ön oluş
      ön oluşum
      ön ödeme
      ön proje
      ön rapor
      ön seçici
      ön seçim
      ön ses
      önsezi
      ön soruşturma
      ön söz
      ön sözleşme
      ön şart
      ön tasar
      ön tasım
      ön teker
      ön uyum
      ön vurgu
      ön yargı
      ön yaylak
      ön yüzbaşı
      önü sıra      

    • Türkçe

      Biyoloji Terimleri Sözlüğü


      bk. anteriyör

    • Türkçe

      Güncel Türkçe Sözlük


      a. 1. Bir şeyin esas tutulan yüzü, arka karşıtı: “Arabam bir gece kulübünün önünde duruyor.” -A. Ümit. 2. Bir şeyin esas tutulan yüzünün baktığı yer, karşı: “Altmış yaşında anamın önünde sigara içmek istemezdim.” -B. Felek. 3. Bir kimsenin ilerisi: “Bir aralık önümüzden şarkı sesleri geldi.” -S. F. Abasıyanık. 4. Yakın gelecek zaman: Önümüz kış. 5. Giyeceklerin genellikle göğsü örten bölümü: “Uçuk siyah renkli çarşaf pelerinin önü açık.” -P. Safa. 6. Önce olan, ilk: Ön söz. Ön görüşme. 7. Civar, yöre: Kanlıca önlerine geldiler. 8. sf. Benzerler arasında bakılan veya gidilen yönde olan: “Ben, Anafartalarda Mustafa Kemalin bulunduğu en ön siperlerde de kurşun attım.” -A. Gündüz.

    • Türkçe

      Jimnastik Terimleri Sözlüğü


      Vücudun, ortasından geçen çizginin yüzden yana gösterdiği yön; gövdenin, göğsün bulunduğu yüzeyi ve yönü.

    • Türkçe

      Orta Öğretim Terimleri Kılavuzu


      (biyoloji)

    • Türkçe

      Sinema ve Televizyon Terimleri Sözlüğü


      Sinema/TV. Görünçlüğün önündeki bölüm; öne düşen yerler. Dip karşıtı. Sinema 2. Bazı ikinci, üçüncü sınıf sinemalarda görüntülüğe en yakın sıralar.

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      öğün.

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      o gün.

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      İlk, ilk gün.

    • Türkçe

      Türkiye Türkçesi Ağızları Sözlüğü


      Ön (bk. ün)

    • Türkçe

      Zooloji Terimleri Sözlüğü


      (karşılık: anteriyör,) (Lat. anterior=önce): Bir hayvanın ya da bir parçasının bir eksene göre ilerde olan bölgesi.

    • Türkçe

      Tarama Sözlüğü


      1. Önce, mukaddem, evvel. 2. İleri, üstün, makbul.

Türkçe  Türkçe » İngilizce İngilizce
    • Türkçe

      on

      İngilizce

      ten. ––/beş para etmez utterly worthless. –– paralık etmek /ı/ to disgrace; to humiliate. –– paraya on taklak atar. colloq. He´ll stoop to anything in order to make money, even if it´s only a tiny sum. –– parmağında on kara. colloq. He has a habit of saying nasty things about people. –– parmağında on marifet (someone) who is skillful at doing a number of things, who is very versatile. –– parmağım yakasında. colloq. 1. I swear I´ll make him suffer for this. 2. I´m going to see this business through to the bitter end.

    • İngilizce

      (N.)
      ten

    • İngilizce

      (Pref.)
      deca

    • İngilizce

      ten

    • Türkçe

      ön

      İngilizce

      1. front; /ın/ front part (of). 2. /ın/ space in front (of). 3. front; foremost; preliminary. 4. the time immediately before one, the immediate future. ––ünde /ın/ in front of; before, in the presence of. ––ünden /ın/ a little before. ––ü alınmak to be nipped in the bud; to be stopped; to be checked. ––e almak /ı/ to give preference to. ––ünü almak /ın/ to nip (something) in the bud; to put a stop to; to check. ––ünü ardını bilmek 1. to be cautious, be prudent. 2. to know how to conduct oneself. ––ünde ardında dolaşmak /ın/ to follow (someone) everywhere. ––ünü ardını düşünmemek /ın/ not to think (something) through, not to consider (something) carefully. ––ünde ardında gidilmez. colloq. He is not someone you can rely on. ––üne arkasına bakmamak to be very careless, not to think things through. –– ayak olmak /a/ to be the initiator of (something), get (something) started. ––üne bak. colloq. Look out!/Take care!/Watch out!/Watch your step! ––üne bakmak to hang one´s head in shame. ––üne bir kemik atmak /ın/ to throw (someone) a bone, give (someone) something that´ll keep him from talking. –– cam auto. windshield. –– çalışma preliminary study. ––üne çıkmak /ın/ to appear suddenly in front of (someone); to waylay. ––üne dikilmek /ın/ to plant oneself squarely in front of (someone). ––e düşmek to go in front; to lead the way. ––üne geçmek /ın/ to nip (something) in the bud; to put a stop to; to check. ––de gelen foremost. ––üne gelen anyone who comes along, anybody whatsoever. ––üne geleni kapar, ardına geleni teper. colloq. He´s rude and hostile to everyone he comes into contact with. ––üne katmak /ı/ 1. to drive (an animal) in front of one. 2. to force (someone) to go before one. ––ünü kesmek /ın/ to block (someone´s) path; to waylay. ––ünde perende atamamak /ın/ to be unable to fool (someone). –– planda gelmek to be the most important thing, be the most urgent thing. ––ü sıra gitmek /ın/ to go shortly ahead of (someone). ––e sürmek /ı/ to suggest, propose; to set forth. –– tekerlek nereye giderse art tekerlek de oraya gider. proverb Children imitate the adults that are around them.

    • İngilizce

      (ADJ.)
      front, fore, frontal, anterior, forward, initiative, precursory, preliminary

    • İngilizce

      (N.)
      front, face, fore, presence

    • İngilizce

      (Pref.)
      ante, pre, pro

    • İngilizce

      front; foreground; face; breast, chest; the future; front, foremost, forward; fore; prior; preparatory, preliminary; anterior, frontal

Türkçe  Türkçe » Almanca Almanca
    • Türkçe

      on

      Almanca

      zehn

    • Türkçe

      ön

      Almanca

      vorder.

    • Almanca

      vordere(r, s); Gegenwart [die], Vordergrund [der]

    • Almanca

      vorder

Türkçe  Türkçe » Fransızca Fransızca
    • Türkçe

      on

      Fransızca

      dix

    • Türkçe

      ön

      Fransızca

      antérieur/e, avancé/e, préalable, préliminaire

    • Fransızca

      devant

Türkçe  Türkçe » Azerice Azerice
    • Türkçe

      on

      Azerice

      on

Türkçe  Türkçe » Lehçe Lehçe
    • Türkçe

      on

      Lehçe

      dziesiątka

    • Lehçe

      dziesięcioro

    • Lehçe

      dziesięć

Türkçe  Türkçe » Yunanca Yunanca
    • Türkçe

      on

      Yunanca

      δέκα

    • Türkçe

      ön

      Yunanca

      μπροστά

Türkçe  Türkçe » Japonca Japonca
    • Türkçe

      on

      Japonca

      too

    • Türkçe

      ön

      Japonca

      mae, mae no

Türkçe  Türkçe » Arnavutça Arnavutça
    • Türkçe

      on

      Arnavutça

      dhjetë

    • Türkçe

      ön

      Arnavutça

      ball

Türkçe  Türkçe » Kazakça Kazakça
    • Türkçe

      ön

      Kazakça

      aldı

    • Türkçe

      on

      Kazakça

      on

İngilizce  İngilizce » İngilizce İngilizce
    • İngilizce

      on

      İngilizce

      adj. activated; turned on

    • İngilizce

      adv. forth; ahead; while continuing

    • İngilizce

      prep. atop; as a part of; toward; from

İngilizce  İngilizce » Türkçe Türkçe
    • İngilizce

      on

      Türkçe

      (ADJ.)
      [ɑ /ɒn ,ən]
      olmakta olan, devam etmekte olan, çalışmakta, yanık, devrede, sahnede, hazır, çakırkeyif

    • Türkçe

      (ADV.)
      [ɑ /ɒn ,ən]
      durmadan, sürekli olarak, üstünde (giysi), giymiş olarak, beri, bu yana

    • Türkçe

      (Prep.)
      [ɑ /ɒn ,ən]
      üstünde, üzerinde, de, e doğru, yönünde, ile, civarında, esnasında

    • Türkçe

      edat 1. üzerinde, üstünde; üzerine, üstüne: on the end table sehpanın üstünde. on the wall duvarın üstünde. Don´t write on the wall. Duvarın üzerine yazma. 2. -de: on the bus otobüste. on the list listede. on the first of June bir haziranda. on the gover

    • Türkçe

      üstünde, üstüne; -de, -da; hakkinda, üzerine; kenarinda, yaninda, kiyisinda; yönünde, -e dogru, -e; ile; yaninda, üzerinde; amaciyla, için, araliksiz, durmadan, boyuna, sürekli; ileriye dogru, ileri; giymis, üzerinde; yanmakta, çalismakta, açik, giyilmis

    • Türkçe

      -de

    • Türkçe

      de

    • Türkçe

      Bilgisayar/Elektronik Terimleri


      acik, calisir

    • Türkçe

      beri

    • Türkçe

      çakırkeyif

    • Türkçe

      çalışmakta

    • Türkçe

      civarında

    • Türkçe

      devam etmekte olan

    • Türkçe

      devrede

    • Türkçe

      durmadan

    • Türkçe

      -e doğru

    • Türkçe

      giymiş olarak

    • Türkçe

      hazır

    • Türkçe

      olmakta olan

    • Türkçe

      sahnede

    • Türkçe

      sürekli olarak

    • Türkçe

      üstünde (giysi)

    • Türkçe

      üstünde

    • Türkçe

      üzerinde

    • Türkçe

      yanık

    • Türkçe

      ile

    • Türkçe

      yönünde

Azerice  Azerice » Türkçe Türkçe
    • Azerice

      on

      Türkçe

      on

Fransızca  Fransızca » Türkçe Türkçe
    • Fransızca

      on

      Türkçe

      insan, insanlar; biri; biz; onlar

Kazakça  Kazakça » Türkçe Türkçe
    • Kazakça

      on

      Türkçe

      on

    • Kazakça

      Türkçe

      DOĞRU

    • Türkçe

      müspet

    • Türkçe

      olumlu

    • Türkçe

      pozitif

    • Türkçe

      sağ

    • Kazakça

      öñ

      Türkçe

      beniz

    • Türkçe

      sima

    • Türkçe

      suret

    • Türkçe

      yüz

Yukarı Çık

NeDemek.org anlamını bilmediğiniz kelimelerin Türkçe, İngilizce, Almanca, Fransızca, İspanyolca, İtalyanca, Rusça, Azerice, Hollandaca (Flemenkçe), Yunanca, Japonca, Lehçe, Osmanlıca ve bir çok dilde sözlük anlamı ve çevirilerine pratik bir şekilde cevap veren çok dilli ve kapsamlı bir sözlük ve bilgi kaynağıdır.

"Ne demek?" ve "Nedir?" gibi sorularınıza cevaplar bulabilir ve kelime anlamlarını öğrenebilir, atasözleri, deyimler ve türetilmiş kelimelere bakabilirsiniz.

Türkçe bilim terimleri sözlüğü veritabanında bir çok konuda terimler ve anlamlarına ulaşabilirsiniz. Veritabanında yer alan Türkçe kelimeler TDK - Türk Dil Kurumu - sözlük anlamı referans alınarak eklenmiştir.


Nedemek.org kelime araçları kelime bulucu ve bulmaca sözlüğü kullanımı kolay kelime yardımcılarıdır. Kelime bulucu ve bulmaca sözlüğü kullanmanın kelime hazinenizi geliştirmenize, kelimeleri doğru bir şekilde öğrenmenize ve karışık harflerden oluşan bir kelimeden yeni kelimeler bulmanıza, bulmacalarda takıldığınız kelimeleri bulmanıza yardımcı olduğunu göreceksiniz.